Radyo hakkında ansiklopedik bilgi
Eski
bir radyo
Radyo, kablosuz, tek
yönlü sözel yayın aracına verilen isim. Elektromanyetik dalga alıcısı
veya vericisi; Radyo dalgaları'ndaki ses modülasyonunu önce elektronik ortama sonra da sese
çeviren elektronik alet; alıcı veya verici.
Radyo tekniğinin
birçok babası var. İtalyanlar, İngilizler, tabii Amerikalılar ile Ruslar, radyo tekniğini kendilerinin bulduğunu ileri
sürüyorlar. Bazı Amerikalılar, Edison'un ilk diyodu geliştirdiğini, diyodsuz da
radyo düşünülemeyeceğini anımsatıyorlar.
Ancak, yüksek frekans
alternatörü denilen buluşu yapan ve 46 yıl boyunca General Electric
Şirketi'nde çalışan Ernst Alexanderson'un
adından da sözediliyor. 1904 yılında işe girişen Alexanderson, 1906 yılında Amerika'da ilk deney niteliğindeki radyo
yayınını mümkün kılan kişi olmuştu.
ABD'de resmi olarak radyo yayınları, 1921 yılında başlamıştır. Rusya'da ise Aleksander
Stepanoviç Popof, radyonun babası sayılır. Hatta Amerikan Deniz
Kuvvetleri'nin 1963 yılında hazırladığı bir raporda bile, 1859'la 1906
yılları arasında yaşamış olan bu Rus profesörün adı geçer.
Guglielmo
Marconi
Marconi ile Popof'un 1895 yılında hemen hemen aynı sıralarda radyo yayınları yapma
tekniğini bulduğu anlaşılıyor. Ancak Guglielmo Marconi, iyi bir
tüccar olduğundan hemen buluşunu bütün dünyayı gezerek duyurmayı başaran
kişi olmuş. Aslında Popof, kötü hava koşullarını ve yıldırımları
önceden haber
alabilmek için bir yenilik düşünmüştü. Havadaki statik ya da atmosferik
elektrik derecesini ölçmeyi akıl etmiş ve bu arada radyoyu
geliştirmişti. Orta ya da uzun dalga istasyonlarını dinleyenler,
yaklaşmakta olan kötü hava koşullarının, radyoların aldığı parazitlerle
çok önceleri farkedildiğine tanık olmuşlardır.
Savaş
gemilerindeki haberleşme haklarıyla ilgili olarak yıllar yılı
Marconi'yle patent davaları sürdüren ve bu nedenle radyoculuğun
tekniğini en iyi incelemiş olan Amerikan Deniz Kuvvetleri, Popof'un
Marconi'ye göre daha iyi bilim adamı olduğunu kaydediyor.
Rusya'nın
deniz kuvvetleri hesabına çalışan Popof, İngiliz James Clerk Maxwell ve
Alman Heinrich Hertz'in buluşlarını
değerlendirerek radyo yayın ve alıcı tekniğini geliştirmiş ve hatta 1900 yılında Paris'teki Dünya Fuarı'nda büyük altın madalyayı
almıştı.
Türkçede radyo denince, elektromanyetik dalgaların
yaygın bir uygulaması olan radyo istasyonu ve radyo alıcısı akla gelir.
Radyo alıcısı herkesin evinde bulunan, yurt içinde ve dışındaki çeşitli
istasyonların yayınlarını alarak sese çeviren bir cihazdır. Çeşitli
verici istasyonların antenlerinden uzaya yayılan dalgalar, alıcının
anteninde gerilim endükliyerek orijinal yayının zayıflamış bir nümunesi
olarak belirirler. O hâlde alıcı cihazın ilk fonksiyonu arzu edilen
istasyonun yayınına ayarlanmış olmalıdır. Seçilen bu işâret daha sonra
kuvvetlendirilmeli ve değiştirilerek duyulabilen ses frekanslarına
çevrilmeli, en sonra da hoparlörden duyulabilecek şekilde
kuvvetlendirilmelidir. Bu adımlar genel bir radyo alıcısının temel
kısımlarını teşkil eder. Bunlara ilâveten alıcılar otomatik frekans
ayarı, gürültü bastırma, ton ve ses kontrol, uzaktan ayar ve akort
gösterge devrelerini bulundurabilirler.
Radyo yayını için verici,
anten, yayın ortamı gereklidir. Mikrofona gelen ses, verici modüleli taşıyıcı yüksek
frekanslı elektromanyetik dalga titreşiminin ortama yayılmasını temin
eder. Atmosfer de dâhil olmak üzere
elektromanyetik dalgalar uzayda yayılabilirler. Elektromanyetik
dalgaları, antenle alınıp modüle edilmiş taşıyıcı frekans dalgası
çözümlendikten sonra, hoparlörden duyulur.
Radyonun tarihi
Heinrich
Hertz
Elektromanyetik dalgaların uzayda
ışık hızı ile yayılabileceğini teorik olarak ilk ortaya atan J.C. Maxwell’dir. Bu konuda ilk deneyi Alman
fizikçi Heinrich Hertz, 1886-1888
seneleri arasında yaptı. Hertz, iki levhaya elektrik tatbik ederek 75
megahertzlik yüksek frekans elde etti. Bu levhalara yakın bir yerde bir
metal halkanın iki ucunun birbirine yaklaştığı dar hava boşluğunda
karanlıkta kıvılcım atlamaları gördü. Böylece elektrik enerjisinin
elektromanyetik dalgalarla uzaydan yayınlanabileceği müşâhede edilmiş
oldu.
Telsiz yayının tatbikâta ilk geçişi
1896 senesinde İtalyan fizikçisi Marconi’nin, 1890 senesinde O.Lodge
tarafından başlatılan çalışmalarını mors cihazı hâline getirmesiyle
olmuştur. İlk yayın bir mil mesâfeye, 1901 senesinde ise 200 mile
ulaşmıştır. Tatbikat en çok denizaşırı bölgelerden telgraf şeklinde bilgi aktarması şeklinde
yapılıyordu. Marconi’nin mors cihazında elektromanyetik
dalgalar, bir tüp içinde gevşek duran demir tozlarını etkileyerek tüpün
iki ucu arasındaki direnci azaltıyor ve bu şekilde elektromanyetik
enerji elektrik enerjisine çevriliyordu. 1906 senesinde Amerikalı
mühendis G.W. Pickard silikondan yaptığı kristalin de elektromanyetik
dalgayı geçirdiğini buldu. Bu buluşa İngiliz fizikçisi Hughes tarafından 1900 senesinde karbon levhaya
ucundan hafifçe temas eden iğnenin elektromanyetik dalga dedektörü
olarak kullanılması sebep olmuştur. 1904 senesinde J. Fleming elektron tüpünü, 1907 senesinde de
De Forest’in triod elektron tüpünü detektör (sayıcı) olarak
kullanılabileceğini bulunca, radyo büyük bir adımla gelişti.
Elektromanyetik dalganın antende hâsıl ettiği elektron akımı triod
gridine gelince triod anod katodu arasında direncin değiştiği görüldü.
Böylece elektromanyetik enerji elektrik enerjisine hassas bir şekilde
çevrilebildi. Muhtelif frekanslarda yayın yapan telsizler, piezoelektrik
prensibiyle çalışan kristallerin 1923 senesinde uygulamaya konulması
ile başlandı. Kristallerle çok hassas osilatörler yapılmış ve radyo
frekans bandı genişlemiştir. 1930 senesinde 30 megasaykıl (megahertz)
üstünde yayın yapılamazken, bugün radyo frekans bandı 30.000 megasaykıla
kadar genişlemiştir. Bu band içine radar, laser ve maser yayınları da girer. (Bkz. Elektromanyetik Dalga)
Yayın
mekanizması
Bir telin ucuna elektromotif kuvvet (potansiyel)
tatbik edilirse, tel boyunca elektron şarjları akar. Bu akan elektron
şarjları ise tel etrafında konsantrik dalgalar hâlinde elektromanyetik
alan meydana getirir. Aynı anda elektromanyetik alana dik doğrultularda
elektrostatik alan meydana gelir. Birbirine kenetlenmiş hâlde bu iki
saha uzayda ışık hızı ile yayılır. Uzaya yayılan bu enerji, teldeki elektron sarılarının enerjisidir. Enerjinin
yayıldığı anten ismi verilen bu telin ucunda
elektromotif kuvvet kutbu radyo frekansında değiştirilirse,
elektromanyetik yayın devamlılığı sağlanır. Antenden yayılan konsantrik dalganın uzaya ve
toprağa doğru olan kısmı radyo dalgası olarak kullanılır. Uzaya doğru
yayılan dalga iyonosfere çarparak tekrar yeryüzüne yansır.
Böylece yayın çok uzaklara ulaşmış olur. İyonosfer iklim ve kozmik radyasyon şartlarına
göre radyo dalgalarına etki eder.
İyonosfer 50 km ile 400 km arasında birkaç kattan meydana gelmiştir.
Radyo
frekansı osilatörlerde üretilir. Radyo frekansı antenden uzaya
gönderilmeden evvel bilgi taşıyan ses sinyali ile modüle edilir.
Modülasyon ya genlik (Amplitüd) modülasyonu (AM) veya frekans
modülasyonu (FM) şeklinde olur. Amplitüd modülasyonu veya FM yayını alan
alıcı radyo, tekrar osilatör frekansını kullanarak radyo frekansından
bilgi taşıyan ses sinyalini süzüp çıkarır ve yükselterek hoparlöre
verir.
Radyo alıcıları
Bir
radyo cihazı
(Türkçesiyle Dinleç) Radyolar
(radyo alıcıları) elektromanyetik tayfın
belli bir aralığını dinlemek üzere dizayn edilir. Radyonun seçicilik ve
hassaslık faktörlerine göre kalitesini değerlendirmek mümkündür - Q faktörü.
Popüler radyolar
iki tür modülasyonu almak üzere dizayn edilmişlerdir: AM (Genlik Modülasyonu) ve FM (Frekans modülasyonu)
Genlik
modülasyonunun; taşıyıcılı yayın, SSB (Single side bant- Tek bantlı yayın) ve CW (Continuous Wave- Daimi dalga) olmak üzere alt bölümleri
vardır.
Normal bir radyo alıcısında Orta Dalga (MW- Mid Wave) ve
FM, bazen de uzun dalga (LW- Long wave) bulunmaktadır.
Kısa
dalga (SW- Short Wave) radyoları kalitesine ve çeşidine göre alış tayfi
değişmektedir. Aşağıdaki bantlar uluslararası yayın yapan
kurumlara ayrılmıştır. Bu istasyonlar genelde AM (genlik modülasyonu) (Amplitude
Modulation) ile yayın yapmaktadır. Bu tür yayınları dinleyenlere SWL
(Short Wave Listener- Kısa Dalga dinleyicisi) denmektedir. Bant (Metre) Frekans aralığı (KHz)120 2300-249590 3200-340075 3900-400060 4750-506049 5730-629541 6890-699041 7100-760031 9250-999025 11500-1216022 13570-1387019 15030-1580016 17480-1790017 18900-1902013 21450-2175011 25670-26100
Bu
bantların arasında amatör radyoya, ticari gemilere ve askeriyeye
ayrılmış bantlar bulunmaktadır. Genelde bu yayınlar SSB, CW, RTTY modülasyonlarını içermektedir. Bu tür yayınları almak
için radyonun BFO (Beat Frequency Oscillator -Vuru
Frekans Osilatörü) denilen ek bir devreye ihtiyacı vardır. Taşıyıcıyı
suni olarak oluşturan bu devre ile gönderme sırasında bastırılan
taşıyıcı tekrar ilâve edilerek, sinyallerin normal bir radyo alıcısı ile
dinlenilebilmesi sağlanır. Bu tür radyolarda ses bandının genişliğini
de değiştirmek mümkündür.
Yeni çıkan XM radyo türü de uydudan yüksek frekanslı sayısal
yayınları almak üzere dizayn edilmiştir. Halen ABD'de ticarî olarak
piyasaya sunulan bu radyo türünde ses kalitesi oldukça yüksektir. Halen
aboneliğe dayalı ve belli bir ücret karşılığı tüm kıtaya kesintisiz ve
reklamsız şifrelenmiş radyo yayını yapılmaktadır.
Teknolojinin
son yıllarda hızla gelişmesine paralel olarak ve internet kullanımının
yaygınlaşmasıyla beraber, internet üzerinden yayın yapan radyoların sayıları
hızla artmaktadır.
Radyo Çeşitleri
Radyolar çeşitli
özelliklerine göre sınıflandırılabilirler.Kapsama Alanına Göre
Radyolar
- Uluslararası Radyo- Ulusal Radyo-
Bölgesel Radyo- Yerel Radyo
Sermayesine Göre
Radyolar
- Kamu radyoları- Özel radyolar- Gönüllü
kuruluşlara bağlı radyolar
Yayın Türlerine Göre Radyolar
-
Karma radyolar- Bir konuda yayın yapan radyolar (haber
radyoları, müzik radyoları, belirli bir konu üzerine yayın yapan tematik
radyolar)
Eski
bir radyo
Radyo, kablosuz, tek
yönlü sözel yayın aracına verilen isim. Elektromanyetik dalga alıcısı
veya vericisi; Radyo dalgaları'ndaki ses modülasyonunu önce elektronik ortama sonra da sese
çeviren elektronik alet; alıcı veya verici.
Radyo tekniğinin
birçok babası var. İtalyanlar, İngilizler, tabii Amerikalılar ile Ruslar, radyo tekniğini kendilerinin bulduğunu ileri
sürüyorlar. Bazı Amerikalılar, Edison'un ilk diyodu geliştirdiğini, diyodsuz da
radyo düşünülemeyeceğini anımsatıyorlar.
Ancak, yüksek frekans
alternatörü denilen buluşu yapan ve 46 yıl boyunca General Electric
Şirketi'nde çalışan Ernst Alexanderson'un
adından da sözediliyor. 1904 yılında işe girişen Alexanderson, 1906 yılında Amerika'da ilk deney niteliğindeki radyo
yayınını mümkün kılan kişi olmuştu.
ABD'de resmi olarak radyo yayınları, 1921 yılında başlamıştır. Rusya'da ise Aleksander
Stepanoviç Popof, radyonun babası sayılır. Hatta Amerikan Deniz
Kuvvetleri'nin 1963 yılında hazırladığı bir raporda bile, 1859'la 1906
yılları arasında yaşamış olan bu Rus profesörün adı geçer.
Guglielmo
Marconi
Marconi ile Popof'un 1895 yılında hemen hemen aynı sıralarda radyo yayınları yapma
tekniğini bulduğu anlaşılıyor. Ancak Guglielmo Marconi, iyi bir
tüccar olduğundan hemen buluşunu bütün dünyayı gezerek duyurmayı başaran
kişi olmuş. Aslında Popof, kötü hava koşullarını ve yıldırımları
önceden haber
alabilmek için bir yenilik düşünmüştü. Havadaki statik ya da atmosferik
elektrik derecesini ölçmeyi akıl etmiş ve bu arada radyoyu
geliştirmişti. Orta ya da uzun dalga istasyonlarını dinleyenler,
yaklaşmakta olan kötü hava koşullarının, radyoların aldığı parazitlerle
çok önceleri farkedildiğine tanık olmuşlardır.
Savaş
gemilerindeki haberleşme haklarıyla ilgili olarak yıllar yılı
Marconi'yle patent davaları sürdüren ve bu nedenle radyoculuğun
tekniğini en iyi incelemiş olan Amerikan Deniz Kuvvetleri, Popof'un
Marconi'ye göre daha iyi bilim adamı olduğunu kaydediyor.
Rusya'nın
deniz kuvvetleri hesabına çalışan Popof, İngiliz James Clerk Maxwell ve
Alman Heinrich Hertz'in buluşlarını
değerlendirerek radyo yayın ve alıcı tekniğini geliştirmiş ve hatta 1900 yılında Paris'teki Dünya Fuarı'nda büyük altın madalyayı
almıştı.
Türkçede radyo denince, elektromanyetik dalgaların
yaygın bir uygulaması olan radyo istasyonu ve radyo alıcısı akla gelir.
Radyo alıcısı herkesin evinde bulunan, yurt içinde ve dışındaki çeşitli
istasyonların yayınlarını alarak sese çeviren bir cihazdır. Çeşitli
verici istasyonların antenlerinden uzaya yayılan dalgalar, alıcının
anteninde gerilim endükliyerek orijinal yayının zayıflamış bir nümunesi
olarak belirirler. O hâlde alıcı cihazın ilk fonksiyonu arzu edilen
istasyonun yayınına ayarlanmış olmalıdır. Seçilen bu işâret daha sonra
kuvvetlendirilmeli ve değiştirilerek duyulabilen ses frekanslarına
çevrilmeli, en sonra da hoparlörden duyulabilecek şekilde
kuvvetlendirilmelidir. Bu adımlar genel bir radyo alıcısının temel
kısımlarını teşkil eder. Bunlara ilâveten alıcılar otomatik frekans
ayarı, gürültü bastırma, ton ve ses kontrol, uzaktan ayar ve akort
gösterge devrelerini bulundurabilirler.
Radyo yayını için verici,
anten, yayın ortamı gereklidir. Mikrofona gelen ses, verici modüleli taşıyıcı yüksek
frekanslı elektromanyetik dalga titreşiminin ortama yayılmasını temin
eder. Atmosfer de dâhil olmak üzere
elektromanyetik dalgalar uzayda yayılabilirler. Elektromanyetik
dalgaları, antenle alınıp modüle edilmiş taşıyıcı frekans dalgası
çözümlendikten sonra, hoparlörden duyulur.
Radyonun tarihi
Heinrich
Hertz
Elektromanyetik dalgaların uzayda
ışık hızı ile yayılabileceğini teorik olarak ilk ortaya atan J.C. Maxwell’dir. Bu konuda ilk deneyi Alman
fizikçi Heinrich Hertz, 1886-1888
seneleri arasında yaptı. Hertz, iki levhaya elektrik tatbik ederek 75
megahertzlik yüksek frekans elde etti. Bu levhalara yakın bir yerde bir
metal halkanın iki ucunun birbirine yaklaştığı dar hava boşluğunda
karanlıkta kıvılcım atlamaları gördü. Böylece elektrik enerjisinin
elektromanyetik dalgalarla uzaydan yayınlanabileceği müşâhede edilmiş
oldu.
Telsiz yayının tatbikâta ilk geçişi
1896 senesinde İtalyan fizikçisi Marconi’nin, 1890 senesinde O.Lodge
tarafından başlatılan çalışmalarını mors cihazı hâline getirmesiyle
olmuştur. İlk yayın bir mil mesâfeye, 1901 senesinde ise 200 mile
ulaşmıştır. Tatbikat en çok denizaşırı bölgelerden telgraf şeklinde bilgi aktarması şeklinde
yapılıyordu. Marconi’nin mors cihazında elektromanyetik
dalgalar, bir tüp içinde gevşek duran demir tozlarını etkileyerek tüpün
iki ucu arasındaki direnci azaltıyor ve bu şekilde elektromanyetik
enerji elektrik enerjisine çevriliyordu. 1906 senesinde Amerikalı
mühendis G.W. Pickard silikondan yaptığı kristalin de elektromanyetik
dalgayı geçirdiğini buldu. Bu buluşa İngiliz fizikçisi Hughes tarafından 1900 senesinde karbon levhaya
ucundan hafifçe temas eden iğnenin elektromanyetik dalga dedektörü
olarak kullanılması sebep olmuştur. 1904 senesinde J. Fleming elektron tüpünü, 1907 senesinde de
De Forest’in triod elektron tüpünü detektör (sayıcı) olarak
kullanılabileceğini bulunca, radyo büyük bir adımla gelişti.
Elektromanyetik dalganın antende hâsıl ettiği elektron akımı triod
gridine gelince triod anod katodu arasında direncin değiştiği görüldü.
Böylece elektromanyetik enerji elektrik enerjisine hassas bir şekilde
çevrilebildi. Muhtelif frekanslarda yayın yapan telsizler, piezoelektrik
prensibiyle çalışan kristallerin 1923 senesinde uygulamaya konulması
ile başlandı. Kristallerle çok hassas osilatörler yapılmış ve radyo
frekans bandı genişlemiştir. 1930 senesinde 30 megasaykıl (megahertz)
üstünde yayın yapılamazken, bugün radyo frekans bandı 30.000 megasaykıla
kadar genişlemiştir. Bu band içine radar, laser ve maser yayınları da girer. (Bkz. Elektromanyetik Dalga)
Yayın
mekanizması
Bir telin ucuna elektromotif kuvvet (potansiyel)
tatbik edilirse, tel boyunca elektron şarjları akar. Bu akan elektron
şarjları ise tel etrafında konsantrik dalgalar hâlinde elektromanyetik
alan meydana getirir. Aynı anda elektromanyetik alana dik doğrultularda
elektrostatik alan meydana gelir. Birbirine kenetlenmiş hâlde bu iki
saha uzayda ışık hızı ile yayılır. Uzaya yayılan bu enerji, teldeki elektron sarılarının enerjisidir. Enerjinin
yayıldığı anten ismi verilen bu telin ucunda
elektromotif kuvvet kutbu radyo frekansında değiştirilirse,
elektromanyetik yayın devamlılığı sağlanır. Antenden yayılan konsantrik dalganın uzaya ve
toprağa doğru olan kısmı radyo dalgası olarak kullanılır. Uzaya doğru
yayılan dalga iyonosfere çarparak tekrar yeryüzüne yansır.
Böylece yayın çok uzaklara ulaşmış olur. İyonosfer iklim ve kozmik radyasyon şartlarına
göre radyo dalgalarına etki eder.
İyonosfer 50 km ile 400 km arasında birkaç kattan meydana gelmiştir.
Radyo
frekansı osilatörlerde üretilir. Radyo frekansı antenden uzaya
gönderilmeden evvel bilgi taşıyan ses sinyali ile modüle edilir.
Modülasyon ya genlik (Amplitüd) modülasyonu (AM) veya frekans
modülasyonu (FM) şeklinde olur. Amplitüd modülasyonu veya FM yayını alan
alıcı radyo, tekrar osilatör frekansını kullanarak radyo frekansından
bilgi taşıyan ses sinyalini süzüp çıkarır ve yükselterek hoparlöre
verir.
Radyo alıcıları
Bir
radyo cihazı
(Türkçesiyle Dinleç) Radyolar
(radyo alıcıları) elektromanyetik tayfın
belli bir aralığını dinlemek üzere dizayn edilir. Radyonun seçicilik ve
hassaslık faktörlerine göre kalitesini değerlendirmek mümkündür - Q faktörü.
Popüler radyolar
iki tür modülasyonu almak üzere dizayn edilmişlerdir: AM (Genlik Modülasyonu) ve FM (Frekans modülasyonu)
Genlik
modülasyonunun; taşıyıcılı yayın, SSB (Single side bant- Tek bantlı yayın) ve CW (Continuous Wave- Daimi dalga) olmak üzere alt bölümleri
vardır.
Normal bir radyo alıcısında Orta Dalga (MW- Mid Wave) ve
FM, bazen de uzun dalga (LW- Long wave) bulunmaktadır.
Kısa
dalga (SW- Short Wave) radyoları kalitesine ve çeşidine göre alış tayfi
değişmektedir. Aşağıdaki bantlar uluslararası yayın yapan
kurumlara ayrılmıştır. Bu istasyonlar genelde AM (genlik modülasyonu) (Amplitude
Modulation) ile yayın yapmaktadır. Bu tür yayınları dinleyenlere SWL
(Short Wave Listener- Kısa Dalga dinleyicisi) denmektedir. Bant (Metre) Frekans aralığı (KHz)120 2300-249590 3200-340075 3900-400060 4750-506049 5730-629541 6890-699041 7100-760031 9250-999025 11500-1216022 13570-1387019 15030-1580016 17480-1790017 18900-1902013 21450-2175011 25670-26100
Bu
bantların arasında amatör radyoya, ticari gemilere ve askeriyeye
ayrılmış bantlar bulunmaktadır. Genelde bu yayınlar SSB, CW, RTTY modülasyonlarını içermektedir. Bu tür yayınları almak
için radyonun BFO (Beat Frequency Oscillator -Vuru
Frekans Osilatörü) denilen ek bir devreye ihtiyacı vardır. Taşıyıcıyı
suni olarak oluşturan bu devre ile gönderme sırasında bastırılan
taşıyıcı tekrar ilâve edilerek, sinyallerin normal bir radyo alıcısı ile
dinlenilebilmesi sağlanır. Bu tür radyolarda ses bandının genişliğini
de değiştirmek mümkündür.
Yeni çıkan XM radyo türü de uydudan yüksek frekanslı sayısal
yayınları almak üzere dizayn edilmiştir. Halen ABD'de ticarî olarak
piyasaya sunulan bu radyo türünde ses kalitesi oldukça yüksektir. Halen
aboneliğe dayalı ve belli bir ücret karşılığı tüm kıtaya kesintisiz ve
reklamsız şifrelenmiş radyo yayını yapılmaktadır.
Teknolojinin
son yıllarda hızla gelişmesine paralel olarak ve internet kullanımının
yaygınlaşmasıyla beraber, internet üzerinden yayın yapan radyoların sayıları
hızla artmaktadır.
Radyo Çeşitleri
Radyolar çeşitli
özelliklerine göre sınıflandırılabilirler.Kapsama Alanına Göre
Radyolar
- Uluslararası Radyo- Ulusal Radyo-
Bölgesel Radyo- Yerel Radyo
Sermayesine Göre
Radyolar
- Kamu radyoları- Özel radyolar- Gönüllü
kuruluşlara bağlı radyolar
Yayın Türlerine Göre Radyolar
-
Karma radyolar- Bir konuda yayın yapan radyolar (haber
radyoları, müzik radyoları, belirli bir konu üzerine yayın yapan tematik
radyolar)